Pozitif Röportaj
1 Aralık Dünya AIDS Farkındalık Günü kapsamında FATİH EGELİOĞLU ile HIV ve AIDS hakkında bir röportaj yaptık.
FATİH EGELİOĞLU
facebook.com/pozitifsespozitifgunluk.com/category/fatih-egelioglu/
fatihegelioglu@yahoo.com
HIV nedir ? Nerede ve ne zaman ortaya çıkmıştır ?
HIV insan bağışıklık sistemine zarar vererek, vücudu mikroplara (virüslere, mantarlara, bakterilere) karşı savunmasız hale getiren ve bu şekilde hastalıklara neden olan bir virüstür. Virüs’ün ilk ortaya çıkışıyla ilgili pek çok fikir ortaya atılmıştır ancak en yaygın görüşlerden biri; Afrika’da şempanze eti yiyen bir insana bulaşması sonucu insanlarda ortaya çıktığıdır. Dünya çapında ilk duyulması ise 1982 yılında Amerika’da sansasyonel bir olayla olmuştur. Ünlü bir aktör vardı, Rock Hudson. Bir çok hayranı vardı ancak ilk olarak HIV sahibi olduğu daha sonra da eşcinsel olduğu ortaya çıktı. O ilk ortaya çıkan ve bu hastalıktan hayatını kaybeden ilk ünlü oldu. Bir şekilde de aslında günümüzün ön yargılarının oluşmasında en etkili insan oldu.
Türkiye ise HIV ile 1985 yılında Mürteza Elgin ile tanışmıştır. Gazetelerde “işte AIDS’li Türk” başlığıyla tüm manşetlerde yer alan Elgin, 1992 yılında hayatını kaybetmiş ve cesedi bilgisizliğin uç örneği olarak çinko tabutta kireçlenerek defnedilmiştir.
Size HIV tanısı koyulmadan önce HIV hakkında ne kadar bilginiz vardı?
Hiç bilgim yoktu diyebilirim. O zamanlar virüsün nasıl bulaştığına dair sınırlı bir bilgim vardı. Bulaştıktan sonra neler olabileceğine dair de sınırlı fikirlerim vardı ve olan bilgilerim de yanlıştı. Şuan uzman seviyesinde olmasa da bir bilgi birikimim mevcut. Aslında bilgi sahibi olmak, doğru olsa da o bilgiyi doğru yorumlayabilecek birikime sahip olmakla aynı şey değil. Konunun ciddiyetini kavrayabilmek de ayrı bir konu tabi…
İlk tanıyı almanız ve sonrasındaki bir kaç aylık süreç nasıldı?
Tanı alınmadan önce ben yıllık kontrollerimi yaptırıyordum. Özel bir sigortam olmasından dolayı… Haziran ayında bir check-up yaptırmıştım ve çok sağlıklı çıkmıştı sonuçlarım. Üç ay sonra kendimde normal olmayan bir şeyler hissetmeye başladım, gece üşümeleri, iştahsızlık gibi. Bir de vücut geliştiriyordum ve kaslarımın gelişmediğini, aksine güçsüzleştiğini hissetmeye başladım. Herkeste farklı semptomlar gösterebiliyor veya geçici olarak semptomlar hafif atlatılabiliyor. Virüsü ilk aldıktan vücudun antikor üretip bunun tespit edildiği safhaya kadar pencere dönemi deniyor.Bu safhada vücutta herhangi antikor olmadığı için tespit edilemiyor. Vucüt , antikor üretip savaşmaya başladığında, işte ateş v.b. gibi birincil belirtiler ortaya çıkıyor. İşte ben bu gibi durumlardan şüphelenerek test olmaya karar verdim.
Test sonucunda “sınırda pozitif” çıktı. İlk test olduğunuzda size hiv pozitif diye bir sonuç gelmiyor. “Doktorunuza danışın” gibi bir yazı geliyor. Çünkü o sorumluluk veya şoku en azda tutmak için böyle bir yola başvuruyorlar. Tabi bu ilk testin hatalı olma olasılığı da önemli. Çünkü yalancı pozitiflik gibi bir kavram var. Sonra ben Cerrahpaşa Hastanesi’ne gittim, orda üç test daha yaptılar (aynı testleri). Üç testin de sonucu sınırda pozitif çıkınca , doğrulama testi istediler. Doğrulama testi için özel bir labaratuvara başvurdum 3 bin TL istediler. Bir şekilde bir yer buldum ve bu testi yaptırdım. Bu doğrulama testinde mililitredeki virüs sayısını ölçüyorlar. Test 20 virüs/ml oranında daha düşükleri algılayamıyor örneğin. Ancak bende 2,800,000 çıktı. Bu virüsler tedavi olunmadığı müddetçe 2 ila 10 sene arasında AIDS safhasına erişiyor.
Test ve doğrulama safhasından sonra üçüncü safha ilaca başlansın mı-başlanmasın mı kararının verildiği safha. İlaca başlamak için farklı kriterler var. Ancak bu süreçte Türkiye’de henüz buna özel bir yönerge yok. Doktorlara kalmış. Ben kendim ilaca başlamak istedim.
Bunlar öyle ilaçlar ki bir gün aksatmaman gerekiyor. Aksatma durumunda virüsün o ilaca karşı direnç geliştirme ihtimali var ve en uç örnekte virüs piyasadaki tüm ilaçlara karşı direnç kazanması durumunda da ilaçsız kalabiliyorsun.
Tanı sonrasındaki psikolojiniz ve sosyal yaşantınız nasıl etkilendi?
Benim tanı öncesindeki bildiklerimin kısıtlı ve yanlış olması nedeniyle, ilk yaptığım kendimce sandığım “kaçınılmaz sonumu” biran önce gerçekleştirmeyi düşünmek oldu. Sonra kime borcun varsa ödüyorsun, arkandan kimsenin kötü konuşmasını istemiyorsun, özür dilemek istediğin insanlardan özür diliyorsun vs. En sona da bu işi nasıl yapacığını düşünmek kalıyor. Ancak insan doğası gereği her koşulda yaşama isteği olan bir canlı olduğu için her ne olursa olsun ona adapte olabilme yeteneği o zaman ortaya çıkıyor. Daha sonra içine kapanıyor kimseyle konuşmuyor ve büyük bir depresif reaksiyon vermeye başlıyorsun. Sonra her rahatsızlıklarını bunla bağdaştırmaya başlıyorsun. Paranoya geliştirebiliyorsun. Sanki ondanmış gibi tüm şikayetleri internete girip onun hakkında okumaya başlıyorsun ve işin içinden çıkamıyorsun çünkü internet çok kirli bir yer. Bir sürü yalan-yanlış ve eski bilgi mevcut. İşin en kötü yanı da sende onları yorumlayacak bir donanım yok. Bir inşaat mühendisi inşaat statik ve mukavemet hesaplarını bilirken, sen şu duvarın nasıl ayakta durduğunu bile bilmiyorsun ki nasıl yorumlayacaksın? Bu durumda yorumlama yeteneğine sahip olmadığın doğru veya yanlış tıp bilgisi sana zarar vermeye başlıyor. En son kendini izole ediyorsun toplumdan ve ailenden.
Daha önce yurtdışında çalışıyordunuz. Tanı konduktan sonra iş hayatınız nasıl etkilendi?
Artık çalışabileceğimi düşünmedim. Ben ömür boyu çalışamam dedim. Yurtdışında çalıştığım için bir de ailemden uzak olmak istemedim ve Türkiye’ye geri döndüm. Ancak 6-7 ay sonra parasız ve sigortasız kalma korkusu sonucu tekrar çalışmaya karar verdim. Bir de ilaç mevzusu var tabi. Sigortan olmalı ki ilaç konusunda yardım alabilesin. Aslında ilaç tedavisine başlama kararı da bu açıdan kritik. Sigortası olmayan veya özel sigortası olanlar ilaçlara servet ödemek zorunda kalabiliyorlar. Çünkü ben günde 80 liralık ilaç kullanıyorum. İlaçlar sayesinde 6-7 ayda virüs sayısı sıfıra inince ilk iş teklifim geldi ve part time olarak çalışmaya başladım. Bu süreçte çalışmamak benim kararımdı. Ben istesem hiç durmadan çalışabilirdim de tabi.
HIV hangi şüpheli durumlarda bulaşır / hangi yollarla bulaşmaz ?
Aslında şüpheli durumlar farklı farklı. Şüpheli cinsel ilişki bunlardan yalnızca bir tanesi. Şüpheli ilişki dediğimiz ise korumasız oral,anal veya vajinal ilişkilerdir. Diğer bir durum ise damar içi uyuşturucu madde kullanımı ve ortak enjektör paylaşımı yoluyla. Bir diğeri ise anneden çocuğa emzirme yoluyla geçmesi. Yani kısaca HIV vücut sıvılarıyla geçebiliyor. Bunlar gibi yani…
HIV sosyal yollarla bulaşmıyor. Sadece vücut sıvılarının paylaşımı yoluyla bulaşabiliyor. Ağız yarası olması durumunda derin öpüşme yoluyla bulaşma riski var. Tükürük’te de var ancak oranı çok düşük ve daha önce bulaşımı hiç kaydedilmemiş bildiğim kadarıyla. Aynı çatal kaşığı kullanmak, aynı tuvaleti banyoyu paylaşmak yoluyla HIV asla bulaşmaz.
Bir kişi şüpheli bir durum yaşadığında ne yapmalı?
Aslında şüpheli durum olsun olmasın düzenli olarak test yaptırmaları gerekmektedir. Test önlem amaçlıdır. Şüpheli bir durumdan 6 hafta sonra ilk testi yaptırması lazım. 3 Ay sonra yeniden yaptırsa daha da iyi olabilir. En uygunu 6 ayda bir test yaptırmaktır bence. Ancak bireyin periyodik olarak şüpheli durumu olmuyorsa ve bundan eminse test yaptırmayabilir. Fakat neden bir kimse riske atmadan senede bir defa test olmasın ki? Zaten sigortan varsa ücretsiz olarak devlet hastanelerinin enfeksiyon bölümünde test yaptırabiliyorsun doktorun uygun görmesi halinde.
Bir kişinin ilk testi pozitif çıkması durumunda ne yapmalı?
İlk testin pozitif çıkması her şeyin bittiği anlamına gelmiyor. İlk test pozitif olsa da ikinci ve sonraki testler negatif olabiliyor buna yalancı pozitiflik deniyor. Pozitif bir sonuç alınması durumunda, bunun onayı olması gerekiyor. Onay testi daha özel bir test. Onay testi sonrasında tanı almak ise tedaviye başlamak anlamına gelmiyor. Vücut direnç ve çeşitli değişkenlerin izlemesi sonucunda doktorlar karar veriyor tedaviye başlanıp başlanmayacağına.
HIV+ bireyler cinsellik yaşayabilirler mi?
Yerli bir filmde bu konu çok yanlış lanse edildi aslında. Cam arkasından öpüşmeler ,sevişmek yok’lar filan. HIV+ bireyler sevişmeyi bırak çocuk sahibi bile olabiliyorlar. Korunma yöntemleri dahilinde ilişki yaşayabiliyorlar. Bu durum evlenmelerine dahi engel değil. Sadece anne, sadece baba veya her ikisi de HIV+ olsa bile çifler farklı tıbbi yöntemlerle ve kontrol altında olarak çocuk sahibi olabiliyorlar.
Türkiye’de HIV+ birey görünürlüğü ne durumda ?
Görünmüyorlar. Çünkü Resmi olarak 5 bin HIV+ birey olduğu varsayılıyor. Bizim, arkadaşlarımızın ve doktorların destekleyen görüşüne göre 50 bin birey bulunduğunu tahmin ediyoruz. Yani diğer 45 bin bilmiyor ve korunmasız cinsel ilişki ve diğer yollarla bulaştırmaya devam edebiliyor.
En son söylemek istediğiniz bir şey var mı?
HIV ile yaşamak ve normal bir hayat sürdürmek mümkün. HIV ile AIDS birbirleri ile ilgili olsalar da, birbirlerinden farklı konular. Aslında güncel tıbbi olanaklarla AIDS tarih oldu bile. HIV ise artık kontrol altına alındı. Yapılacaklar belli, korunmalı cinsel ilişki, doğru bilgi sahibi olmak, önyargıları engellemek, periyodik test ve herkesin tedaviye erişimi ile HIV de tarih olabilir! Herkesin ücretsiz ve şartsız tedaviye erişimi, aynı zamanda güçlü bir önleme yöntemidir.
Mansur SEĞMEN segmenmansur@gmail.com
Fatih bey baya güzel açıklamış durumu. Ellerinize sağlık.
sadece eşcinsellerde hiv olduğu şeklindeki haberlerin üretilmesi tamamen eşcinsel düşmanı homofobikler tarafından üretiliyo