Vegan neye denir ? || Kampüs Ropörtajları

Genel kategorisine gönderildi | Yorum bırakın

Vicdani Ret Nedir ? || Kampüs Ropörtajları

Genel kategorisine gönderildi | Yorum bırakın

Toplumsal Cinsiyet Nedir? || Kampüs Ropörtajları

Genel kategorisine gönderildi | 1 yorum

Yaşayan Kütüphane İTÜ Festival Alanında!

İTÜ Gönüllülük Kulübü sunar;

Yaşayan Kütüphane İTÜ 7-8 Mayısta İTÜFEST’te!

2014 Broşür

İnsan hakları temelinde ayrımcılık ve ön yargılar üzerine bir proje olan yaşayan kütüphane, toplum tarafından ön yargı ve ayrımcılığa uğrayan insanlarla o toplumu bir araya getirmeyi ve insanların kendi ön yargılarını farkedip bu konuda insanları düşünmeye itmeyi amaçlar.

Yaşayan kütüphane ile bildiğimiz kütüphaneler arasındaki tek fark, yaşayan kütüphanede kitapların insan olmasıdır. Bu yüzden Yaşayan kütüphanede kitap okuma eylemi dil, din,etnik köken, cinsel yönelim, sosyal statü ve ideoloji gibi konularda farklılıkları yüzünden ayrımcılık ve ön yargıya maruz kalan insanlarla sohbet edip onları anlamaya çalışma eylemine karşılık geliyor.

25′ten fazla kitap başlığı ve yaklaşık 35 kitabıyla Yaşayan Kütüphane İTÜ 7-8 Mayısta 11.00-18.00 saatleri arasında kapılarını sizlere açacak. Festival alanındaki çadırımıza tüm öğretim üyeleri, öğrenciler ve İTÜ mensupları ve misafirler davetlidir.

 

 

 

Genel kategorisine gönderildi | Yorum bırakın

Ya Kitaplar İnsan Olsaydı?

photos-of-liebe-kann-man-das-essen-262469-500-500 Bir ortam hayal edin ; zamansal ve mekansal olarak tasarlanmış ancak serbest…

Öyle bir ortam ki, kim ile karşılaşacağımıza biz karar veriyoruz. Bu karşılaşacağımız kişiler,  muhtemelen bir yerlerde gördüğümüz ya da birilerinden duyduğumuz, belki de hakkında konuştuğumuz hatta farkında olmadan çekiştirdiğimiz bireyler. Belki hiç tanışmadık, belki de bize göre sadece “yanlışlar”.

Evet, bu ortamda kim ile karşılaşacağımızı biz belirliyoruz ancak nasıl bir yaşam öyküsüyle  karşılaşacağımızı bilemiyoruz. Hakkında bir şekilde fikir sahibi olduğumuz bu insanlar aslında gerçekten bizim düşündüğümüz gibiler mi? Varsa ön yargı duvarları belki ilk cümlenin ardından hasar görecek veya sarsılacak. Belki de o duvar hala yerinde duracak . Yoksa da; belki farketmediğimiz duvarların olduğunu görme şansı bulabileceğiz.. Ancak bu ortamdan çıktığımızda aslında hepimizin farklı bir dünya olduğunu, dış görünüşü, dili, dini, kökeni, cinsel yönelimi, mesleği, hastalığı  ne olursa olsun aslında hepimizin birleştiği bir noktanın olduğunu duyumsayabileceğiz: “İnsan Olmak!”

İşte tam da bu yüzden Yaşayan Kütüphane var!       photo_2

Burası bir “Kütüphane”; çünkü bu ortamda aslında kitap okuyoruz.  Bu kütüphane  “Yaşıyor” ; çünkü okuduğumuz kitaplar insan. Amaç? Aslında “farklı” olduğunu düşündüğümüz ve zihnimizde “yabancı”laştırdığımız bireylerle iletişim kurmaya çalışarak, farklılıklarımızın bizi ayıran değil bütünleştiren özellikler olup olmadığını sorgulatmak . Ya da sadece ortak bir alanda buluşma imkanı bulamayan insanların “insan hakları” temelinde birbirini anlamaya çalışmalarını sağlamak.

Tüm bunlarla birlikte aslında Yaşayan Kütüphane ; bir magazin etkinliği, kitapların özel hayatlarının ifşa edildiği bir yer, kariyer tanıtım alanı, danışmanlık merkezi, psikoterapi merkezi, kurum tanıtım yeri, kar amacı güden bir etkinlik ve bir grubun, kültürün, vs. temsil edildiği bir alan değildir.

Yaşayan Kütüphane İTÜ ile daha yakından tanışmak istiyorsan 7-8 Mayıs 2014 tarihinde İTÜFEST etkinlik alanındaki çadırımıza gelebilirsin.

 

facebook

twitter

 

Genel kategorisine gönderildi | Yorum bırakın

HIV-AIDS Farkındalık Anketi Sonuçları

 

Anket SonuçlarıFarkındalık Anketimiz gösterdi ki, birçok şeyin farkında değiliz.

  • HIV+ bireyler ilaç kullanarak sağlıklı bir yaşam sürdürebilirler. yani HIV öldürmez. Gerekli tedbirler alındığında çocuk sahibi olabilirler.
  • HIV+ bireyerin cinsel hayatları elbette vardır.
  • Öpüşmeyle,ortak tuvalet, ortak banyo, aynı çatal kaşık kullanarak HIV bulaşmaz.
  • HIV+ bireyler çocuk sahibi olabilirler ve yatağa mahkum değildirler.
  • Damar içi madde kullanımında ortak enjektör yoluyla ve anneden emzirme yoluyla çocuğuna HIV bulaşır.
  • HIV ve AIDS genetik değildir. Viral bir hastalıktır.
  • AIDS hastası olan bir birey ölüme mahkum değildir.
  • AIDS , HIV’in değil HIV AIDS’in ön safhasıdır.
  • HIV en çok cinsel yolla özelde ise heteroseksüel korunmasız ilişkiyle bulaşır.
  • Şüpheli bir durum sonrasında, HIV bulaştıysa etkisini ortalama 6 ay sonra değil 6 hafta ile 3 ay arasında gösterir.Detaylı bilgi için : http://ituyk.gonullu.itu.edu.tr/pozitif-roportaj-hiv-ve-aids-hakkinda-ne-kadar-bilinclisin/

 

Genel kategorisine gönderildi | Yorum bırakın

Pozitif Röportaj | HIV ve AIDS Hakkında Ne Kadar Bilinçlisin?

Pozitif Röportaj

1 Aralık Dünya AIDS Farkındalık Günü kapsamında FATİH EGELİOĞLU ile HIV ve AIDS hakkında bir röportaj yaptık.
World_Aids_Day_Ribbon

FATİH EGELİOĞLU
facebook.com/pozitifses
pozitifgunluk.com/category/fatih-egelioglu/
fatihegelioglu@yahoo.com

 

HIV nedir ? Nerede ve ne zaman ortaya çıkmıştır ?

HIV insan bağışıklık sistemine zarar vererek, vücudu mikroplara (virüslere, mantarlara, bakterilere) karşı savunmasız hale getiren ve bu şekilde hastalıklara neden olan bir virüstür. Virüs’ün ilk ortaya çıkışıyla ilgili pek çok fikir ortaya atılmıştır ancak en yaygın görüşlerden biri; Afrika’da şempanze eti yiyen bir insana bulaşması sonucu insanlarda ortaya çıktığıdır. Dünya çapında ilk duyulması ise 1982 yılında Amerika’da sansasyonel bir olayla olmuştur. Ünlü bir aktör vardı, Rock Hudson. Bir çok hayranı vardı ancak ilk olarak HIV sahibi olduğu daha sonra da eşcinsel olduğu ortaya çıktı. O ilk ortaya çıkan ve bu hastalıktan hayatını kaybeden ilk ünlü oldu. Bir şekilde de aslında günümüzün ön yargılarının oluşmasında en etkili insan oldu.

Türkiye ise HIV ile 1985 yılında Mürteza Elgin ile tanışmıştır. Gazetelerde “işte AIDS’li Türk” başlığıyla tüm manşetlerde yer alan Elgin, 1992 yılında hayatını kaybetmiş ve cesedi bilgisizliğin uç örneği olarak çinko tabutta kireçlenerek defnedilmiştir.

 

Size HIV tanısı koyulmadan önce HIV hakkında ne kadar bilginiz vardı?

Hiç bilgim yoktu diyebilirim. O zamanlar virüsün nasıl bulaştığına dair sınırlı  bir bilgim vardı. Bulaştıktan sonra neler olabileceğine dair de sınırlı fikirlerim vardı ve olan bilgilerim de yanlıştı. Şuan uzman seviyesinde olmasa da bir bilgi birikimim mevcut. Aslında bilgi sahibi olmak, doğru olsa da o bilgiyi doğru yorumlayabilecek birikime sahip olmakla aynı şey değil. Konunun ciddiyetini kavrayabilmek de ayrı bir konu tabi…

 

İlk tanıyı almanız ve sonrasındaki bir kaç aylık süreç nasıldı?

Tanı alınmadan önce ben yıllık kontrollerimi yaptırıyordum. Özel bir sigortam olmasından dolayı… Haziran  ayında bir check-up yaptırmıştım ve çok sağlıklı çıkmıştı sonuçlarım. Üç ay sonra kendimde normal olmayan bir şeyler hissetmeye başladım, gece üşümeleri, iştahsızlık gibi. Bir de vücut geliştiriyordum ve kaslarımın gelişmediğini, aksine güçsüzleştiğini hissetmeye başladım. Herkeste farklı semptomlar gösterebiliyor veya geçici olarak semptomlar hafif atlatılabiliyor. Virüsü ilk aldıktan vücudun antikor üretip bunun tespit edildiği safhaya kadar pencere dönemi deniyor.Bu safhada vücutta herhangi antikor olmadığı için tespit edilemiyor. Vucüt , antikor üretip savaşmaya başladığında, işte ateş v.b. gibi birincil belirtiler ortaya çıkıyor. İşte ben bu gibi durumlardan şüphelenerek test olmaya karar verdim.

Test sonucunda “sınırda pozitif” çıktı. İlk test olduğunuzda size hiv pozitif diye bir sonuç gelmiyor. “Doktorunuza danışın” gibi bir yazı geliyor. Çünkü o sorumluluk veya şoku en azda tutmak için böyle bir yola başvuruyorlar. Tabi bu ilk testin hatalı olma olasılığı da önemli. Çünkü yalancı pozitiflik gibi bir kavram var. Sonra ben Cerrahpaşa Hastanesi’ne gittim, orda üç test daha yaptılar (aynı testleri). Üç testin de sonucu sınırda pozitif çıkınca , doğrulama testi istediler. Doğrulama testi için özel bir labaratuvara başvurdum 3 bin TL istediler. Bir şekilde bir yer buldum ve bu testi yaptırdım. Bu doğrulama testinde mililitredeki virüs sayısını ölçüyorlar. Test 20 virüs/ml oranında daha düşükleri algılayamıyor örneğin. Ancak bende 2,800,000 çıktı. Bu virüsler tedavi olunmadığı müddetçe 2 ila 10 sene arasında AIDS safhasına erişiyor.

Test ve doğrulama safhasından sonra üçüncü safha ilaca başlansın mı-başlanmasın mı kararının verildiği safha. İlaca başlamak için farklı kriterler var. Ancak bu süreçte Türkiye’de henüz buna özel bir yönerge yok. Doktorlara kalmış. Ben kendim ilaca başlamak istedim.

Bunlar öyle ilaçlar ki bir gün aksatmaman gerekiyor. Aksatma durumunda virüsün o ilaca karşı direnç geliştirme ihtimali var ve en uç örnekte virüs piyasadaki tüm ilaçlara karşı direnç kazanması durumunda da ilaçsız kalabiliyorsun.

 

Tanı sonrasındaki psikolojiniz ve sosyal yaşantınız nasıl etkilendi?

Benim tanı öncesindeki bildiklerimin kısıtlı ve yanlış olması nedeniyle, ilk yaptığım kendimce sandığım “kaçınılmaz sonumu” biran önce gerçekleştirmeyi düşünmek oldu. Sonra kime borcun varsa ödüyorsun, arkandan kimsenin kötü konuşmasını istemiyorsun, özür dilemek istediğin insanlardan özür diliyorsun vs. En sona da bu işi nasıl yapacığını düşünmek kalıyor. Ancak insan doğası gereği her koşulda yaşama isteği  olan bir canlı olduğu için her ne olursa olsun ona adapte olabilme yeteneği o zaman ortaya çıkıyor. Daha sonra içine kapanıyor kimseyle konuşmuyor ve büyük bir depresif reaksiyon vermeye başlıyorsun. Sonra her rahatsızlıklarını bunla bağdaştırmaya başlıyorsun. Paranoya geliştirebiliyorsun. Sanki ondanmış gibi tüm şikayetleri internete girip onun hakkında okumaya başlıyorsun ve işin içinden çıkamıyorsun çünkü internet çok kirli bir yer. Bir sürü yalan-yanlış ve eski bilgi mevcut. İşin en kötü yanı da sende onları yorumlayacak bir donanım yok. Bir inşaat mühendisi inşaat statik ve mukavemet hesaplarını bilirken, sen şu duvarın nasıl ayakta durduğunu bile bilmiyorsun ki nasıl yorumlayacaksın? Bu durumda yorumlama yeteneğine sahip olmadığın doğru veya yanlış tıp bilgisi sana zarar vermeye başlıyor. En son kendini izole ediyorsun toplumdan ve ailenden.

 

Daha önce yurtdışında çalışıyordunuz. Tanı konduktan sonra iş hayatınız nasıl etkilendi?

Artık çalışabileceğimi düşünmedim. Ben ömür boyu çalışamam dedim. Yurtdışında çalıştığım için bir de ailemden uzak olmak istemedim ve Türkiye’ye geri döndüm. Ancak 6-7 ay sonra parasız ve sigortasız kalma korkusu sonucu tekrar çalışmaya karar verdim. Bir de ilaç mevzusu var tabi. Sigortan olmalı ki ilaç konusunda yardım alabilesin. Aslında ilaç tedavisine başlama kararı da bu açıdan kritik. Sigortası olmayan veya özel sigortası olanlar ilaçlara servet ödemek zorunda kalabiliyorlar. Çünkü ben günde 80 liralık ilaç kullanıyorum. İlaçlar sayesinde 6-7 ayda virüs sayısı sıfıra inince ilk iş teklifim geldi ve part time olarak çalışmaya başladım. Bu süreçte çalışmamak benim kararımdı. Ben istesem hiç durmadan çalışabilirdim de tabi.

 

 

 

HIV hangi şüpheli durumlarda bulaşır / hangi yollarla bulaşmaz ?

Aslında şüpheli durumlar farklı farklı. Şüpheli cinsel ilişki bunlardan yalnızca bir tanesi. Şüpheli ilişki dediğimiz ise korumasız oral,anal veya vajinal ilişkilerdir. Diğer bir durum ise damar içi uyuşturucu madde kullanımı ve ortak enjektör paylaşımı yoluyla. Bir diğeri ise anneden çocuğa emzirme yoluyla geçmesi. Yani kısaca HIV vücut sıvılarıyla geçebiliyor. Bunlar gibi yani…

 

HIV sosyal yollarla bulaşmıyor. Sadece vücut sıvılarının paylaşımı yoluyla bulaşabiliyor. Ağız yarası olması durumunda derin öpüşme yoluyla bulaşma riski var. Tükürük’te de var ancak oranı çok düşük ve daha önce bulaşımı hiç kaydedilmemiş bildiğim kadarıyla. Aynı çatal kaşığı kullanmak, aynı tuvaleti banyoyu paylaşmak yoluyla HIV asla bulaşmaz.

 

Bir kişi şüpheli bir durum yaşadığında ne yapmalı?

Aslında şüpheli durum olsun olmasın düzenli olarak test yaptırmaları gerekmektedir. Test önlem amaçlıdır. Şüpheli bir durumdan  6 hafta sonra ilk testi yaptırması lazım. 3 Ay sonra yeniden yaptırsa daha da iyi olabilir. En uygunu 6 ayda bir test yaptırmaktır bence. Ancak bireyin periyodik olarak şüpheli durumu olmuyorsa ve bundan eminse test yaptırmayabilir. Fakat neden bir kimse riske atmadan senede bir defa test olmasın ki? Zaten sigortan varsa ücretsiz olarak devlet hastanelerinin enfeksiyon bölümünde test yaptırabiliyorsun doktorun uygun görmesi halinde.

 

Bir kişinin ilk testi pozitif çıkması durumunda ne yapmalı?

İlk testin pozitif çıkması her şeyin bittiği anlamına gelmiyor. İlk test pozitif olsa da ikinci ve sonraki testler negatif olabiliyor buna yalancı pozitiflik deniyor. Pozitif bir sonuç alınması durumunda, bunun onayı olması gerekiyor. Onay testi daha özel bir test. Onay testi sonrasında tanı almak ise tedaviye başlamak anlamına gelmiyor. Vücut direnç ve çeşitli değişkenlerin izlemesi sonucunda doktorlar karar veriyor tedaviye başlanıp başlanmayacağına.

 

HIV+ bireyler cinsellik yaşayabilirler mi?

Yerli bir filmde bu konu çok yanlış lanse edildi aslında. Cam arkasından öpüşmeler ,sevişmek yok’lar filan. HIV+ bireyler sevişmeyi bırak çocuk sahibi bile olabiliyorlar. Korunma yöntemleri dahilinde ilişki yaşayabiliyorlar. Bu durum evlenmelerine dahi engel değil.  Sadece anne, sadece baba veya her ikisi de HIV+ olsa bile çifler farklı tıbbi yöntemlerle ve kontrol altında olarak çocuk sahibi olabiliyorlar.

 

 

Türkiye’de HIV+ birey görünürlüğü ne durumda ?

Görünmüyorlar. Çünkü Resmi olarak 5 bin HIV+ birey olduğu varsayılıyor. Bizim, arkadaşlarımızın ve doktorların destekleyen görüşüne göre 50 bin birey bulunduğunu tahmin ediyoruz. Yani diğer 45 bin bilmiyor ve korunmasız cinsel ilişki ve diğer yollarla bulaştırmaya devam edebiliyor.

 

En son söylemek istediğiniz bir şey var mı?

HIV ile yaşamak ve normal bir hayat sürdürmek mümkün. HIV ile AIDS birbirleri ile ilgili olsalar da, birbirlerinden farklı konular. Aslında  güncel tıbbi olanaklarla AIDS tarih oldu bile. HIV ise artık kontrol altına alındı. Yapılacaklar belli, korunmalı cinsel ilişki, doğru bilgi sahibi olmak, önyargıları engellemek, periyodik test ve herkesin tedaviye erişimi ile HIV de tarih olabilir! Herkesin ücretsiz ve şartsız tedaviye erişimi, aynı zamanda güçlü bir önleme yöntemidir.

Mansur SEĞMEN 
segmenmansur@gmail.com    

 

Görsel,Pozitif Yaşam facebook sayfasından alınmıştır.
tEDAVİ SÜRECİ VE ÖNCESİ

 

 

Genel kategorisine gönderildi | 2 yorum

Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü!

Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü

Kadınlarını öldüren bir toplumdan bahsediyoruz…

Her gün bir kaç kadın.

Kimi töre yüzünden, kimi aile içi şiddet ve zorbalık, kimi de tecavüz veya taciz sonrası…

Peki noluyor sonra?

Herkes çıkıp avaz avaz bağırıyor, “Erkek olun, eşinize şiddet uygulamayın!”, “Erkeksen eşini dövmezsin.” gibi bir sürü kampanyalar.

Durup bir düşünüyoruz sonra neden Erkeksen?

Erkek egemen bir toplumsal yapı içerisinde tek bulabildiğiniz slogan bu mu? Yani kadınların özgürlüğü ve yaşama hakkı Erkeklerin elinde ve buna karar verecek kişiler yine Erkekler bunu mu demeye çalışıyorsunuz?

Erkeklerin “erkeklik” onuru (algılayışı) elbette bu kelimeye içten içe cevap verecektir ama yöntem doğru mu?

Bir örnek vereyim,
Bu akşam Türkiye’nin en çok izlenen ulusal kanallarından birinde, “televizyonların dahi çocuğu” bir hashtag başlattı: “#Erkeksen!” 
Ve sırayla juri üyeleri destek verdi kampanyaya:

“#erkeksen kadını koru”,
“#erkeksen öfkeni yen, ailene güven ve huzur ver”,
“#erkeksen sesini yükselt, şiddet ile mücadele et”,  
“öfkeni yenersin sen erkeksin”

Erkeksen, erkeksen, erkeksen…. Sen erkeksin sen yaparsın‘larla mı şiddeti durduruyoruz?

2 sene önce Yıldırım Türker’in güzel bir yazısı vardı bu konuya değinen. Orda şöyle bir ifade var; “‘Kadına şiddet uygulayan erkek değil’ sloganında erkek olana yakışmaz vurgusu var elbet. Pekiyi, kime yakışır? Karıya mı? ” Ya da kadına şiddet uygulayan erkek değilse ne? İbne mi?

Kadını nesne konumundan özneliğe taşıyamadıkça (ki bunu yapacak sadece erkekler değil tüm insanlar) ne kadar erkeklikten dem vurursan vur. Bu devran böyle sürüp gidecektir.

Neyse, ne diyordum? Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günümüz Umutlu olsun.

Seğmen.

Genel kategorisine gönderildi | Yorum bırakın

Yaşayan Kütüphane İTÜ Ayrımcılık ve İnsan Hakları Eğitim-Atölyesi

 

immovable-prejudice

Yaşayan Kütüphane İTÜ ekibi olarak Yaşayan Kütüphane     ekibini oluşturmadan,Okumalarımıza ve proje üzerinde çalışmalara başlamadan önce bir eğitim alıyoruz. “Ayrımcılık ve İnsan Hakları” eğitimi adı altında 2 Kasım Cumartesi günü yapılacak eğitime katılım formu aşağıdadır.

Eğitim bir gün sürecektir.(Yaklaşık 6-8 saat,Başlangıç : 10.00, Bitiş: 18.00) Eğitim içeriği az teorik fazlaca pratik atölye olup sıkılmama garantisi veriyoruz :) Lütfen gerekli yerleri doldurarak FORM’u gönderiniz. Ve unutmamak için ajandalarınıza not ediniz. 

FORM: https://docs.google.com/forms/d/1Tr_M2y5QLfAVffXF1C97YlSxfUsz7H6_T9m-r8Hey38/viewform

Eğitim günü ayrımcılık, ön yargı ile ilgili çeşitli atölyeler yapılacaktır. Yaşayan Kütüphane İTÜ ekibine katılmak için eğitime katılmak önemlidir. İlgilerinize.

*Katılım Ücretsizdir. Proje ekibinde yer almak isteyen herkes katılabilir.

Faydalı Linkler:
Yaşayan Kütüphane nedir? : http://ituyk.gonullu.itu.edu.tr/yasayan-kutuphane/
2012 Tanıtım filmimiz : http://www.youtube.com/watch?v=9n8hRRI00VU

http://ituyk.gonullu.itu.edu.tr/
https://www.facebook.com/Yasayankutuphaneitu

https://twitter.com/Yasayan_Ktphane

 

Genel kategorisine gönderildi | Yorum bırakın

Ötekileştirmek Üzerine

ötekileştirmek
Biz” kelimesi İnsanları bir arada tutmaya yarayan önemli bir araçtır. Ancak insanlar, aidiyet duygusunu geliştirip, biz duygusunu içselleştirdikçe aslında birbirlerine yaklaşırken,bir yandan da uzaklaşmışlardır.. Bu fanatik oluşumlar sonrası azınlık-çoğunluk, siyah-beyaz, Türk-Kürt, Alevi-Sünni gibi bir çok ayrılıklar olmuştur. ÖTEKİLEŞTİRME‘ye o kadar meyilli olan insan oğlu, bu ayrımlar sebebiyle karşısındakini çoğunlukla haksız ve hatalı görmüş kendisini ise yüceltmiştir. Ön yargı ve Ayrımcılık diyorduk ya, sebebi çok karmaşık olmasa gerek!

Genel kategorisine gönderildi | Yorum bırakın